sigortası yatmasa da kredi puanı var. işsizlere bile kredi çıkarken size de çıkar. miktarı değişir sadece.

İkameti Türkiye'de olmasa, maaşı Türkiye'ye yatmasa bile çekebilir.

The Psychopath Test: A Journey Through the Madness Industry
by Jon Ronson

Alfred adler - insanları tanıma sanati

D&r hediye çeki olabilir, migros sanal marketten dayanikli urunler (stt’si uzun olan) alip stoklayabilirsin

ben olsam doğrudan Starbucks hesabıma yüklerim.

ulaşım kartı kullanıyorsan o olabilir. yemeksepeti bakiyesi olur. starbucks mantıklı ama ne kadar sık kullanıyosun o da önemli.

altın alın. internette 1 gr ya da 0,5 gr gibi seçenekler mevcut.

isterseniz bozdurabilirsiniz ya da yatırım olarak elde tutabilirsiniz.

başkasını bul

Aşkım deyince aşık olunmuyor tatlım.

sıradakine geçiyoruz. bir sonrakini daha sıkı tembihliyoruz.

fb bana bebeğim, güzelim bile dese sinir olurum değil ki aşkım, hele ki sevgilim desin. bir kere kelimenin sonundaki o iyelik eki kalkacak! iyelik eki olmadan o laflar da edilmediğine göre, konu kapanmıştır.

Ben olsam ya açık açık konuşur hizaya girmesini söylerim ya da değer verdiğim birisi değilse doğrudan "sen bu işi yanlış anladın belli ki. yazma bana bir daha" der engellerdim.

zeytinyağı

zamana yayarsan, amaral gibi bile olabilirsin veya ahmet taşçı bilmiyorum yani yağ sürülünce güreşe merak sararsan o da olabilir ama amaral garanti.

Lancaster

virgin coconut oil DIY

Yağları kullandıktan sonra uzun süre güneşte kalmak yanıklara neden olabiliyor, dikkat edin

beyaz tenli birinin doğal yolla bronzlaşması işi 3-4 ay azıcık azıcık gölgede durarak olur. Ain't nobody got time for that!

O yüzden yüksek koruma faktörlü kremle güneşe çıkıp doğrudan bronz renk veren krem kullanmaktan başka çare bilmiyorum ben. O bronz kremleri kullananlarla da çok dalga geçerdim ama plajlarla fosforlu beyaz dolaşmaktan gına gelince tel çare bu oldu. Şimdlik bir sıkıntısını görmedim.

Kesinlikle var bu olay, ben de cozemedim merakla cevaplari bekliyorum.

Vücudu görmeden bi şey diyemem. Belki de haklılar. Belki de avrupalılar zevksiz. Belki de popon gerçekten küçüktür. Nereden bilebiliriz?

Şahsen en başta poposunun küçük, memelerinin sarkık (büyük küçük fark etmez), vücudunu aşırı kıllı olduğunu gördüğüm bi kadınla en baştan böyle şeylere girmeyeceğimden sonradan eleştirmem. Yeni mi küçüldü sanki o popo allah allah.

ülkede kezbanlık tahammül sınırlarının dışında kaldı

Uzanamadığı ciğere mundar deme durumu sanırım. Açıkcası ben tam tersi durum olacak diye okudum aslında. Damacanaya hallene insanlardık biz. Şaşırdım şimdi.
Benzerini yaşayan varsa bizde duyalım, şaşıralım.

yurt dışındakiler insana insan değerini veriyorlar, türkiyede kadınlarda da erkeklerde de böyle bir durum mevcut yok ince olsun ama göğüsleri alakasız büyük olsun poposu olsun ama selüliti hiç olmasın yok kol tüyü am tüyü böyle salak salak şeyler.
kendilerine gelince zannedersin kıvanç tatlıtuğ hepsi, hiç kafaya takma. yurt dışındaki erkekler böyle şeyleri daha az problem ediyor biliyorum yani tahmin ediyorum.

Evet, dediğiniz gibi Türk erkeklerinin standartları yüksek. Kendi istediği cinsin karşılığı olmasa da, mesela sporcu, kaslı, uzun boylu vs. olmasa da istekler bitmiyor.

Elektrik direğine tecavüz edilen ülkede tepsi götlü, göbekli, omuzlarından kıl fışkıran, bakımsız erkeklerin başkasını çok eleştirmesi doğal. Aşağılık kompleksli insanlarız yeterince.

benim için nefes alsın yeter

paudi +1
bulmuş bunuyor haspalar.

Sanırım fazla porno izlemekten oluyor.

İnternette pornonun olumsuz etkilerini aratın bu dediğim şeyi göreceksiniz.

türkiyedeki erkeklerin hadlerini bilmeme sorunu var. evde, okulda, iş yerinde, sokakta, sanal ortamda, insan ilişkilerinde.

Bu bir taktik haci.

batı avrupalı politik doğrucudur biraz. kırmamaya, dökmemeye, kimseyi offended etmemeye çabalar.

bizimkiler gerçekçidir ama hoyrattır. ek olarak da şunu söyleyeyim; fiziği eleştirerek sohbete başlamak düşürme taktiği oluyor. kimimiz yapar bunu; kızın özgüvenini kırar, oradan kendine yol açar yürür falan filan işte.

levpontryagin çok haklı. fazla porno izlemenin sonuçları.

Karşıdakini yerden yere vurmaktan zevk alan bir milletiz.
Bunu erkekler erkeklere, erkekler kadınlara, kadınlar erkeklere, kadınlar kadınlara, kısaca herkes birbirine acımasızca yapıyor.
Ben yapmıyorum diyen ya istisnadır ya yalancı.
Sen seni aşağıladığını düşündüğün erkeklere neler söylediğini tarafsız gözle bir düşün. Eminim çok daha ağırları vardır.
Milletçe bir garibiz, kadınıyla erkeğiyle.

biz türk erkekleri olarak hepimiz altın penisliyiz ondan böyle davranma hakkımız var

şaka bir yana, bence popon çok küçük diyen veya memen küçük diyen erkek kendi vücuduyla ilgili aşamadığı ve kompleks haline getirdiği birtakım meseleleri bu şekilde dışavuruyor

bana biraz terbiyesizce ergen hareketler geldi, etmesin flört o zaman neyin şovu bu sanki zorla ettiriyorlar; ne oluyor popon küçük deyince ameliyat mı olmanı istiyor onun için mal mıdır nedir

Birine fizigiyle ilgili bok atmak gorgusuzluktur.kadin erkek millet milliyet farketmez. Ha sacini soyle yapsan, su tarz giyinsen onerisi olur. Ama boyu kisaysa naapsin. Memen kucuk..
Karisma, yoluna devam et. Kirmaya gerek yok.
Sonuc olarak, konusmus olmak icin konusmaktir.her millette olabilir. Baska ulkede yasamadim ama kimle karsilassam 3. cumle kilo mu aldin, kilo mu verdine geliyor...

çünkü,

www.google.com

Sadece Türk erkeklerinde değil genel olarak Türk insanında bir hadsizlik var ama bunca yıldır kimse bana bu dediğin şekillerde yaklaşamadı.

Muhtemelen
a) sen fazla yüz veriyorsun ya da fazla tevazu gösteriyorsun
b) kendi denginden alt seviyede insanlarla muhatap oluyorsun. Kültürel uyumsuzluk olunca erkekler kendilerini bir şekilde iyi ve/veya üstün hissetmek için yapar böyle şeyler, bu her toplumda mevcut, ortadoğulu ve amerikalılarda daha sık görülüyor.

Kızlar Türkiye de ne yazık ki beğenme konusunda arşa çıkmış o yüzden ne desek boş

öncelikle güzel soru.

türk kızları kezban oldugu kadar türk erkekleri de mal.

bahsettiğin durumu ben de epeydir gözlemliyorum ama ilk defa soru olarak gördüm. sen yurtdışında yaşadığın için ülkemize özgü bu olayı farketmen kolay oldu sanırım.

bunun çeşitli sebepleri var.
1. türk kızlarına aşırı ilgi gösterildiği için şımardıklarını düşünen ve bu yüzden kötü davranılması gerektiğini düşünen bir erkek grubu var. işin ilginci bu taktik işe yarıyor :) bir türk kızına vücudunun kötü bir yanını söylüyorsun, o kız bunu gururuna yediremeyerek kendini beğendirmeye çalışmaya başlıyor. bingo! tavladın kızı
2. porno. gerçekten türk erkekleri cinselliğe aç ve bu yüzden porno konusunda uzman. türk kızlarını beğenmeme sebepleri de tüm kızların yabancı porno oyuncuları gibi olduklarını sanmaları. öyle olmadıklarını görünce hayal kırıklığına uğruyorlar. ayrıca türk erkekleri vücut tüyleri konusunda aşırı bilgisiz.
3. türk insanında var olan eziklik ve kompleks. her ilişkide ya ezen ya ezilen oluyor insanlarımız. yani erkek tarafı ezemiyorsa eziliyor, ezilemiyorsa eziliyor. aynısı kızlar için de geçerli. hatta aynısı cinsel ilişki hariç tüm ilişkilerde geçerli. bir tarafın baskın olması gerektiği düşünülüyor. bu madde aslında birinci madde ile de ilintili
4. herkes en iyisini istiyor. komşuya akrabaya hava atmak için en güzel kızla evlenmeli, en zengin erkekle evlenmek gerekir. eğer senin en yakın arkadaşının kız arkadaşından daha az güzel oldugunu düşünüyorsa ezik kalacağını düşünüyor ve eliyor :) aynı durum elbette kızlar için de geçerli. herkes en iyisini istediği için herkes yalnız oluyor daha sonra.

net soğurum. sevdiğinden bahsetmesi ayrı kötü cinselliğinden bahsetmesi apayrı kötü.

Hoş bir şey değil bence

sevgilinin bunlardan bahsetmesi söz konusu olmamalı zaten de sevgili adayı bahsediyorsa çok da sevgili adayı değildir bana göre. yanlış anlaşılma olabilir.

Ben direkt olarak bozardim ve bir daha boyle konular acmamasini saglardik. Gecmis gecmiste kaldi olarak bakacaksak acilmamali bu mevzular. Zaten gecmis gecmiste kalmadiysa bir gelecek yaratmanin alemi yok.

Eski sevgililerden mi konuşuyoruz deyip laf sokarım. Hiç güzel anlamlara gelmez bence, unutamamış belli yoksa neden anlatsın. Hele cinsellikten bahsetmesi???? Anında soğurum bir daha görüşmem. Çok büyük bir mallık.

1 kere olması hatadır ikinci defa olması sana saygı duymadığını gösterir.

Kadın sana saygı duymuyorsa ciddiye almaz, sallamaz, önce duygusal sonra fiziksel olarak aldatır veya direkt terkeder.

Geçen ay flörtleşmeye çalıştığım kız eskiden hoşlandığı çocuktan bahsedip bir hafta sonra o çocukla sevgili oldu :)
Normal bir davranış değil zaten ben de soğumuştum :)

Daha sevgili olmadan gelmiş geçmiş her şeyini bilmek ister ve sorarım zaten. Bu fasıl kapandıktan sonra hala daha X böyleydi Z böyleydi diyen olursa "kapı orda buyur git X'le devam et" derim.
Kişinin geçmişini bilmek beklentileri, öncelikleri ve tepkileri hakkında bir çok şey söyler. Bunlar arasında bilmenizin önemli olduğunu düşündüğü şeyler var ki anlatıyor. Bu durum sizi çok rahatsız ediyorsa bir gün bilmenizi istediği her şeyi anlatması için zaman ayırın, böylece konuşulsun ve bitsin. Belki nelere kızdığını, aşık olunca ne kadar romantikleştiğini, şimdiye kadar nasıl haksızlıklara uğradığını, neye toleransının olmadığını, neleri sevdiğini vs vs vs anlatmanın başka yolunu bilmiyordur? İletişim kurun, sorun kalmayacaktır. Hala daha bu mesele devam ediyorsa, dediğim gibi "aha kapı şurada, buyur eski sevgiline git kardeşim" demekten başka çare kalmıyor.

bahsettiğiniz kişi kadınsa, karşısındaki kişiyi potansiyel sevgili olarak görmüyor demektir.

bahsettiğiniz kişi erkekse, "seninle de onlarla yaşadığımı yaşamak istiyorum" demek anlamına gelir. "onların bana yaşattığını sen de yaşat"

İrobot var
Meğer biz ev süpürmüyomuşuz onu anladık temiz sanılan yerden bi sürü şey çıktı
Ama salonda çok eşya varsa ve kapısı yoksa sensörleri kafayı yiyor

ben de öyle bir tür robot almayı planlıyorum ama hem bütçeye uygun hem de işe yarar bir şey bulamadım henüz.

@photo85 Evde hem çok eşya var hem de kapıları açık bırakayım da tüm evi gezsin derdindeyim, sensörleri kafayı yiyor ve napıyor? rotasını düzgün ayarlayamıyor mu mesela? O durumda her gün bir odada bırakıp gün gün oda oda mı temizletmek daha mantıklı olur?

Deneyiminiz var mı yeni mezun musunuz?

Tam olarak yurtdışı satış değildi benim ingilizce mülakatım ama kısaca bahsedeyim , en azından satış temsilcisi pozisyonuydu.

Ortamı rahatlatmak adına ısınma sorularının ardından , bu ısınma soruları nereden mezun oldun, ailen ile mi yaşıyorsun , kaç kardeş vb. , hemen bir senaryo oluşturdular.Buna göre ben karşımdakini firmanın ürününü alması için ikna etmeliydim.Ortalama ile hallettik ama bence yararlı olacak nokta firmanın ne sattığını , ürünlerini ve vizyon - misyon düşüncelerini bilmen ve bunları konuşma arasında belirtirmendir. Bunun olumlu olacağını düşünüyorum , benim görüşüm.

şu sorulara kafa yor biraz;

- tell me about yourself
- what are some of your weakness
- what are you good at
- what are your strenghts
- what is your career goals
- what motivates you
- why do you want to work here
- do you know our company
- why do you want to quit your current job
- what is your biggest challenge
- what is your biggest success and failure (bu soruda failure için çözüm yolu da sorulur)

youtube'a hr interview quesitons yaz. onları dinlen. kendine entegre et. evde kendi kendine yüksek sesli pratik yap. bir de şirketi biraz araştır. ayrıca hr'a sormak için 3-4 tane soru hazırla. bu konuda da youtube yardımcı olacaktır.

Speaking dersi veren, iş mülakatlarına falan da ilgili firma ile ilgili bilgi toplayıp hazırlayan bir tanıdık var. Dersleri online veriyor. İstersen onunla 2-3 saat çalışabilirsin. Deneyimi olan kimsenin hazırlaması gibisi yok. Mülakat en önemli şeydir işe alımda, riske atma kendini.

Üniversite hayatında yaptığınız akademik işleri, sosyal işleri anlatım. Başvurduğunuz pozisyona uygun olan bir kaç proje ders falan belirleyin onlardan bahsedin. Başvurduğunuz pozisyonun gerekliliklerini bilin. Bu gerekliliklerin hangilerinin sizde olduğunu bilin.

muhtemelen dunya uzerinde cocuk sahibi olacak tek insan kendisi, o yuzden heyecanlanmis, cok da sey yapmamak lazim

Size ne kadar hak versem de siz de ben de gelenekselciyiz demek ki. Bence bize ne.

kendisini mutlu eden bir haberi sizinle paylaşmış, nesi garip bunun?

kocasıyla sevişmediğini mi düşünüyordunuz?

ayıp bence, başta bağırmak, sonra bize ne bundan denecek bir bilgiyi ilan etmek, sonra herkesten 32 diş tebrik beklemek, herkesi bambaşka ruh hallerinde olabileceğini atlamak, insanların işini/sohbetini bölmek, ilk insandan beri olageleni wohaaa modunda yaymak, komple ayıp.

hayir, bi de "cok mu ugrasmistiniz" diye karsilik versen kötü olan sen olursun.

Sevinmis kadin. Bana garip gelmedi. Belki cok istiyordu veya uzun ugraslar sonucunda oldu vs. Insanlarin duygularini paylasma sekjlleri, oncelikleri farkli farkli.

Merak ettim de yine o ortamdan bir erkek içeri girip "Baba oluyorum!" deseydi bu denli rahatsız olur muydunuz?

Soruya cevap: Sevincini paylaşmış işte. Belki çok istiyordur anne olmayı, tedavi vs oluyordur, bilemeyiz. Tabi daha yakın arkadaşlarla mesai dışında paylaşması daha uygun olurdu ama paylaşmasında bi sıkıntı yok bence.

Kimseyi leylek getirmedi, gayet normal. Git tebrik et, mutluluğuna ortak ol.

ilgi çekmeye çalışıyor derim ve hoşlanmam bu tür hareketlerden ben de. bi adamın çıkıp da "baba oluyorum" diye bağırması da bence çiğ bir olay. bize ne? herkes bir şey bağırsın o zaman, mutlu olduğunda, üzüldüğünde. terfi alan insanın da çıkıp "terfi aldım" bağırması da aynı mantık. ee banane?

ortama uyar tebrik eder geçerim ama boş boş hareketler olarak görüyorum. not: geleneksel bir insan değilim.

"Bu tür haber" dediğin türden alakasız bir şekilde sevimsiz bir hareket. Yokaa hamileliğin başka insanlarla paylaşılması garip değil, bunu garip görmek garip derdim. Ama bağırmak falan saçma.

Duyuru sahibine hak verenlere bakınca, burası da toplumun ufak bir aynası olduğuna göre, insanların mutluluğunu paylaşamayacak kadar kötü bir yapıya büründüğümüzü görüyorum. Üzücü.

Cevap: hayır, ben olsam sevincine ortak olur, tebrik ederdim.

+1 boğazlikazak

duyuru sahibine değil, genel yazıyorum. şu "çocuğu olan tek kişi siz misiniz" elitistliğinden gına geldi ya. kutlayın geçin işte, kadın belki de en büyük mutluluğunu yaşıyor, yersiz veya saçma olsa ne olacak ki, kime ne zararı var bunun?

ayrıca herkes dünyadaki tek anne ya da baba olmadığının farkında ama kendileri İLK KEZ çocuk sahibi oluyor. çocuk sevin sevmeyin, isteyin istemeyin. bunun bir insan için ne kadar önemli olduğunu idrak etmek için anne baba olmaya gerek yok. yepyeni bir canlı getiriyorsunuz dünyaya, annesi-babası oluyorsunuz. bırakın insanlar sevinsin, çocuğunu anlatsın ya.

bana da herkesin her duygusuna ortak olma zorunluluğu getirenlerden ve minnoş pinçik davrananlardan gına geldi. sanane mutlu olmuyorum bebek yapacak diye, olmak zorunda mıyım? benim mutlu olup olmamamdan sanane? fikrimi dahi söyleyemez miyim, ne diye "mutlu olacaksın!!!! ortak olacaksın!!! onun adına tamam mı!!!!" baskısı yapıp duruyorsun? tayyip misin?

Şöyle ki banane ama ne bekliyor mesela hamileyim diye bağırdıktan sonra havalarda kağıtlar uçuşacak herkes sevinç çığlıkları içinde birbirine mi sarılacak... Öyleyse benden istediğini alamaz

genelde hiçbir mutluluğumu ulu orta paylaşmadığım için bana da garip geliyor, benim tarzım daha ketum.

klasik kezban davranışı...

muhtemelen 30 civarı

evlenme teklifi alınca bağırmıştır bu

çünkü bi tür küçük insanların hayatta belli başlı başarıları vardır.

onlara da ulaşınca... bas bas bağırırlar işte böyle.

sanırsın çok önemli bi icat yaptı.

sevişip üremişsin işte. çok mu zor ?

zavallı bir kadın.

çoğu kadın zavallı zaten.

kadını buldumcuk olmakla suçlayanların soru sahibine hak vermesinde sıkıntı var, arkadaşın rahatsız olduğu konu bir kadının hamile olduğunu ulu orta söylemesi.

hamileliğin utanılası bir şey olduğunu düşünüyorsan asıl gariplik sende. hamile olduğunu söyleyince aklına kadının seks yaptığı fikri geliyorsa yine gariplik sende. 50 sene önce kadınların babalarına hamile olduklarını söylemeye çekindikleri düşünceden geliyorsun demektir.

Hamileliğe ve çocuklara çok uzak biriyim çünkü dünyanın boktan bir yer olduğunu, çocuk sahibi olanların da bencil olduklarını düşünüyorum ama işte tam da bu nedenle mutlu olmak için her nedene kucak açıyorum. Buna başkalarını mutlu eden, bence anlamsız şeyler de dahil: mesela birisinin hamile olması.
Benzer bir senaryoda ben ofise "hamileyim" diye değil ama "kar yağıyor!" ya da "gökkuşağı" diye bağırarak girebilirim. Bu durumda da yine insanları zorla mutluluğa ortak olmaya mı davet etmiş oluyorum?
Ya da bir gün bir araba alsam elimde anahtarlarlar "kim gezmek isteeer" diye girebilirim ofise. Sorun ne? Beni seven benimle sevinir, sevmeyen umursamaz ben de onu umursamam.

Kendinizi bu denli önemsemeyi bırakıp başkaları adına da mutlu olmayı başarabildiğiniz zaman dünya daha yaşanılabilir bir yer olacak.

yaa iste hep gosteris toplumu. her bir seyini insanlara ilan edecek, zorla dahil edecek, gosterecek, anlatacak. dahil olmak istemezsen de iste mutsuz ya da kiskanc oluyorsun ya da baska bir sey, asosyal, ketum. bir sey diyecekler ama illa ki, onlarin dunyasina ortak olup rol yapmalisin. diledigince yasama sansin yok. olleyyyy iyi ki bebegin oluyorrr iyi ki x yaptinn iyi kiiiiiii. sizin gibi olmak ve normal sayilmak icin simdi sira bende, ben de anlatip anlatip durmali, kimseyi ilgilendirmeyen konulara herkesi dahil etmeli ve adeta kendimi bir star sanmaliyim. herkes benim hayatimi bilmeli, detaylara hakim olmali, takip etmeli ve ozenmeli ki yasadigimin farkina varayim.

Online speaking dersi alabilirsin. bu işi yapan bir arkadaşım var, ilgilnirsen iletişim bilgilerini mesaj atabilirim.

Ingilizce ogrenmeye calisan insan sayisi Turkce ogrenmeye calisan insan sayisindan milyonlarca kat fazla oldugu icin bedavaya getirmek icin cok umitlenme bence. Butce ayirip italki cambly vs gibi sitelerden parali yapabilirsin speaking.

Ilginç biseylerden bahsedeceksek ben senin speaking partnerin olayım. Yıllardır yurtdışında yaşıyorum.

ben şey derdim: which city in X (ülke) are you coming from?
ama sizinki de yanlış değil.

Which city are you from?
Daha kısa ve öz.

Bir hatası yok kullanabilirsin.

Which city are you from? da diyebilirsin.

Doğru hocam. Daha kısa ve öz kullanmak zorunda değilsiniz.

makbulu whereabouts in xxxland are you from
dur

orn. whereabouts in germany are you from
dur

maddi durumuma göre bu fiyatta peşin alırım

1650 pesin veririm.

1650 TL'yi verdiğim zaman beni zor durumda bırakmayacaksa peşin diğer türlü taksit.

ödemeyi peşin yapıp sonra bankamın uygulamasından girip harcamayı vade farksız taksitlendiririm. swh

1650 tl peşin.

Ayni fiyata taksit bile yapilsa pesin alirim.

@crown +1 taksit ödersem ancak ev ve araba için öderim.

fiyat farki varsa her zaman pesin tercih ederim. o para oyle yada boyle cebimden cikacak, niye daha fazla vereyim. fark yoksa bile 2000tl alti harcamalari tek cekerim

Güncel piyasa faizinden vadelendirilmiş. Aylık 1,95 gibi bir orana denk geliyor. Kredi kartını geciktireceksen bu yüzden onun faiz oranı 2,25. Ödeme imkanın varsa Peşin, ödeme imkanın Yok kredi kartı gecikecekse vadeli.

paramın tamamı dövizde filansa, gelecekte TL'nin değer kaybı ihtimaline karşı taksit fikrini değerlendirebilirim. Tabii tek bir alışveriş için değmez, ama çok sayıda böyle alışveriş olacaksa fark ciddi ölçüde yararıma olabilir. (seçimden sonrası vay)

peşin fiyatını 1+((vade / 2) / 100) ile çarparım. Taksitli fiyat çıkan sonuçtan az çıkıyorsa taksitli alırım.

peşin... param varsa alırım, param yoksa bakarım. taksite girecek durumum yok, galiba fakirim.

o anki ekonomik durumuma göre değişir.

Öğretmenlik okuyanlar özel sektörde iş yapabilme yeteneği ve azmine sahip olmayan kişiler. Okul bitsin atanalım sonra hemen evlilik + çocuk kafasındalar.

düşüncemi değil ama bir ''fact'' ı söyleyeyim.

Devlet sosyal devlettir tanımı vardır, Devlet imkanı ölçüsünde istihdam yaratır vardır.

Devlet size bir şey vermez, siz zaten sizin olanı alırsınız. o kadroyu devlet vermiyor yani, lütfetmiyorlar.

Öğretmenler mezun olunca isim hazır mantığıyla o bölümü seçerek başlıyor lisansa, hatta tercih dönemi bile öyle, çoğu böyle. Bence kpss ile atanamayan x intihar etti vakaları da bu yüzden oluyor, devlet bir sürü şeyi değiştirdi "atanıp öğretmen olma" konusunda ama eğitim fakültesine girerkenki beklentiler hala aynı.

Bir de Türkiye'de adı konulmamış bir "devlet bize bakmıyor" geleneği var o da etkili olabilir. Şartları kötü giden beklentileri gerçekleşmeyen devlete kusuyor öfkesini.

Niye öğretmenler diye yazdım, varsa bile bizzat tanıdığım ya da tanidiklardan duyduğum "ben lisans mezunuyum devlet beni atasin" mantığına bizzat şahit de olmadım ikinci ağızdan da duymadım diğer bölüm mezunlarından.

Bunda öğretmenler için özel sektörde pek hareket alanı olmaması da etken diye düşünüyorum mesleğinin dışında bir iş alanına yonelmedigi sürece. Bu da başlı başına "o kadar sene boşuna mı okuduk" ofkesi doğuracak bir şey. Bu da bir etken.

dünyada tek bir devlet biçimi yok, çeşitli biçimler var, mesela ödev olarak türkiye anayasasından türkiyenin hangi devlet biçimiyle yönetileceği yazar bunu öğrenebilirsin, sonra bu devlet biçimi nedir diye hem yurttaşların hem devletin karşılıklı görev ve sorumluluklarını düşünebilirsin, cevabını kendin bulacağından eminim öyle çok hazırcı olmayalım :)

Olaya tek taraflı bakmak yanlış.

Devletin üniversite açması, buralara öğretim görevlileri ataması, onlara maaş vermesi, binanın kendi masrafı, araç gereç, yurt zart zurt derken hepsi dünya para. Buraya öğrenciler gidiyor, bunlar 4 sene en az orada zaman öldürüyor. Sonuç? Hiçbir şey öğrenemiyorlar, bomboş elde diploma dolanıyorlar.
Neden? Devlet üniversite açmış.

Ben kişi başına bu kadar çok üniversite düşen başka bir ülke var mı bilmiyorum, muhakkak vardır gerçi ama Türkiye'de üniversite mezunu ihtiyacımız bu kadar çok mu? Bence değil.

Madem öğretmen lazım değil ne halt yemeye devlet masraf edip bu kadar fakülte açtı?

Madem fen fakültesi, iktisat, işletme vb mezunları işsiz devlet neden para akıtıyor? Kapatın gitsin.

Devlet üniversite mezunu vatandaşına iş bulur bulmaz umrumda değil. Devlet neden kaynaklarını böyle gereksiz yere savuruyor asıl mesele burada. Üstelik açmasa o okulları yerine 2 yıllık okul açsa her yere meslek sahibi olur bu insanlar.

Sevmiyorum artık kıyaslamayı ama mecbur kalıyorum. İsveç'te ufak bi şehirde yaşıyorum. Üniversite yok, meslek lisesi var. Meslek lisesinde de çok limitli bölümler var. İhtiyaç yoksa kapatıyorlar o bölümü. Fotoğrafçılık/kameramanlık gibi bir bölüm vardı mesela, kapattılar. Çünkü mezunları işsiz kalmaya başladı, otomatikman insanlar da seçmemeye başladı.

Bir de şu var; bizde akademisyenin önceliği farklı. İsveç'te bir akademisyen çalıştığı bölüme katma değer katıp, o bölümü ileri götürmekle mükelleftir yoksa çalıştığın bölümü kapatırlar işsiz kalırsın.

Mesela su ürünleri fakültesi. Bu bölümün hocaları neden bu bölümü geliştirecek ilerletecek adımlar atmıyor yıllardır Türkiye'de? Al kimse seçmiyor işte. Çünkü değersiz, mezunları işsiz.

Halbuki bu bölümleri kapatıyoruz, sizi de siktirediyoruz dese devlet korkudan köpek gibi çalışmaz mı bu bölümün hocaları? Yani bu bilinçle çalışsalar daha fazla katma değer üretmezler mi? Üretirler.

Robotik kafes sistemleri, yeni teknolojilere sahip türk malı filtrasyon sistemleri, genetik ıslah, farklı ve daha sofistike sistemler vs mümkün mü? Evet. Ama araştırma var mı? Sadece kağıt üstünde.

Yazacak çok şey var bu konuda. Ama bir halt olmaz bizden. Tek çözüm beni ülkeye diktatör seçmeniz. O zaman belki bir şansınız var. Yoksa olmaz evet.

Sonradan aklıma geldi, bir de şu var, farazi bir şey söylüyorum ama devlet+özel sektörde ortalama "x lisans bölümü mezunu" kaç kişi istihdam edilebilir, bunu hesaplayabilsek, yine acikta kalanlar olacaktır.

Sorun bu kadar lisans mezunu olmasıyla da ilgili. İş verme kısmından önce, madem lisans mezunu sayısı=muhtemel istihdam miktarı sayısı saglanamiyor, ya bazı bölüm ve fakülteler kapatılır ya da dengeyi sağlayacak yatırımlar yapılır. Ama gözüktüğü kadarıyla ikisi de pek olagelen şeyler değil.

o zaman neden bu kadar mezun öğretmen çıkaracak kadar bölüm açıldı, kontenjanlar genişletildi? dahası öğretmen açığı sorunundan bahsedilirken atanamayan yığınla öğretmen de mevcut. bu planlama hatası değil mi? özel sektörde zaten uç noktalarda sömürülme durumu var. sendikalaşıp hakkımızı koruyalım deseler bu yöndeki girişimler siyasi sebeplerle yine devlet bünyesindeki odaklar tarafından sabote ediliyor.

not: ortalamaya vurursak inşaat mühendislerinin de götünde ayı bağırıyor şu ara. memur yapın la bizi diye bağırmıyorlar diye devlete kızmadıkları sanılmasın.

çok güzel, net ve yalın şekilde açıklamış.
www.youtube.com

Ben de aynı şekilde devletin sorumluluğunda olmadığını düşünüyorum. Tamam bir mühendis kadar iş imkanları yok. Ama bunu en baştan biliyorlardı. Bide şuan birçok firma tüm lisans mezunlarına sınavlar yapıyor. Bankalara girebilirler. Pilot bile olabilirler. Ama köreldikleri için doğal olarak öğretmenlik mezunları bu sınavlarda geride kalıyor.

Ben bir makineci olarak çok zor bitirdim okulu. Ögretmenlik veya işletme vb bölümlerdeki arkadaşlarımın dersleri nasıl kolay geçtiklerini gördüğümde çok sinirleniyordum. Şuan ise mühendislerin okulda çok yönlü analitik derslerle zorlanmalarının onları hayatta ileriye götürdüğünü anlıyorum. Mühendis olarak çoğu ingilizce öğretmeninden yüksek yds toefl yapabiliyorum. Daha iyi bir gelecek için çabalıyorum. Ögretmenlerin de belirli kısmı tırnaklarıyla kazıyarak hayatını kazanıyor. Dersanelerde 3-5 kuruşa çalışıyorlar ve özel dersler vererek isim yapmaya çalışıyorlar.

Çabalayıp iş bulmak zorundalar. Ağlayan kısım aslında başarısız olanlar. Akıllı olanlar zaten yollarını çiziyor.

İşsizliği ve iş bulmanın zorluklarını çok iyi biliyorum. Ama iş özünde karınca ağustos böceği hikayesine geliyor. Ben hayatım boyunca çok çalışıp başarısız olan görmedim. Çalışıp hakettiği kadar kazanmadığını düşünen çok. Ama çalışan başarılı oluyor.

türkiye cumhuriyeti özelinde eğitim, sağlık, güvenlik gibi konuları devletin üstlenmesini, ( düzenleme, planlama )gerekmediğini düşünenler alamadıkları bu hizmetler için devlete neden hala vergi ödemeye devam ettiklerinin bir açıklamasını yaparlarsa sevinecem :)

ahaha "özel sektörde iş yapabilme yeteneği ve azmi" ne ya? ne zaman bu kadar köle ruhlu aciz yaratıklar haline geldiniz? özel sektörü skiyim. iş yapabilme yeteneği ve azmi dediğiniz şey hayatınızı üç kuruş para için başkasına bırakmak, haftanın bir gününü boş geçirebilmekle mutlu olmak demek. ha elbet çalışanına sosyal haklarını sonuna kadar veren, çalışma saatlerini insani düzeyde tutan, mesai ücretini de veren firmalar vardır ama bunların sayısı gerçekten az. başkasını zengin etmek için ömrünü heba etmekten daha iyi bir seçeneği olmayan tipler insanları tembellikle, yeteneksizlikle ve azimsizlikle suçlamıyor mu bayılıyorum. herkes sizin gibi hayatsız olmak zorunda değil, kusura bakmayın.

Kpss kasıp hakkariye giden köle ruhlu olmuyor mu? Ha tabi sabahtan akşama kadar memurlar solitare oynadığı için olmuyor olabilir.

Sana göre bunlarda köleyde köle olmayanlar kim? İnstagram gezgincileri mi fındıkzade travestileri mi?

bence de ogretmenlerin yada daoktorlarin atama icin aglamasi cok sacma. bu bolumleri tercih ederken ne kadar acik pozisyon oldugu ve ne kadar acikta bekleyen ogretmen/doktor oldugu belliydi. sirf okumus olmak icin ve bir sekilde kamuya gireriz diye bu bolumleri tercih edip daha sonra 8373937549 ogretmen atama bekliyor diye aglamak cok sacma. bilgisayar muhendisleri, avukatlar da atama beklesin o zmn?

kadrolu calisan olmasi bile basli basina sacmalik. performansa bagli olmadan bir kere ise gir, daha sonra yata yata bir bok yapmadan, tum gun cay kahve icerek emekli ol. kamuda belli basli pozisyonlar disinda kadrolu calisan olmamasi gerekiyor. ozellikle doktorluk, ogretmenlik, gise memurlugu gibi pozisyonlarda.

sosyal develtin amaci kisilere esit olanaklar ve imkanlar saglamaktir. ogretmenlere, doktorlara kadro acip, bu mesleklerin itibarini dusurmek ve vatandaslar/meslekler arasinda adaletsizlik saglamak degildir. rekabetin olmadigi yerde kalite olmaz. rekabet varsa herseyin en iyisi olur.

devlet olabildigince ozel sektor gibi calismali ve devletin yapmasi gereken tek is denetleme olmali. cok yuksek maasli, genis yetkilerle donatilmis ve cok dikkatli bir sekilde secilmis denetleme/mufettis personeli olmali. bunlar hem devlet dairelerindeki her turlu usulsuzlugu, rusveti, vs denetleyecek hem de is yerlerini vergi ve calisanlarin sigortalarinin duzgun yatirilip yatirilmadigini denetleyecek. bu mufettisler hem yuksek maas(15-20 bin TL) almali, hem de tespit ettikleri usulsuzlukler icin belli oranda yuzde almali. boylece bu kisiler kendilerine karsi yapilabilecek hicbir rusvet teklifine tenezzul etmeyecek durumda olacaklar. tabi bu kisiler gerektiginde birbirlerini de denetleyebiliyor olacaklar.

Devlet memurluğu bu kadar cazip olduğu sürece (bir devlet memurunu şikayet edip karşılık alabilen oldu mu? İşini yapmadığı gerekçesiyle atılan kaç tane memur gördünüz?), bu kadrolar hükümetler tarafından seçim yatırımı olarak kullanıldığı sürece ve özel sektördeki iş güvencesi ve çalışma şartları genel olarak devletin gerisinde olduğu sürece vatandaş bu talepte bulunur. Devleti küçülteceğiz diye gelen Özal ve RTE'nin tam tersi büyütme sebepleri de bu.

Türkiye'de üniversite diploması meslek kazanma amaçlı değil statü amaçlı alınıyor. Halbuki çoğu meslek için iyi meslek okullarını bitirmek yeterli olmalı. Ama bizim halkımız illa doktor, öğretmen, mühendis ya da asker olacak.

Üretmeyen ve eğitime önem vermeyen bir ülkenin sayısı çok ama kalitesi düşük üniversitelerinden bu kadar çok mühendis, öğretmen vs. çıkartırsanız böyle sorunlarla karşılaşırsınız.

Devlet iş vermeyecekse, istihdam etmeyecekse bu kadar ünivetsiteyi ve bölümü neden açtı diye de sorarlar mesela.

Kimse de dememiş ki öğretmensiz okul varken öğretmenlerin işsiz olması devletin beceriksizliğidir diye.
Sen hiç öğretmen eksiği olan özel okul duydun mu? Duymadın tabii. Eğer olsaydı, o zaman öğretmenler zaten devlete demezdi bizi ataman lazım diye. Devlet bir yerde okul açmış, ama öğretmen yok. Halkın başka bir yerde okula ihtiyacı var ama değil öğretmen, okul bile yok. E kime söylesin öğretmenler bu durumda?

Arkadaşların büyük çoğunluğu madem bu kadar üniversite mezununa iş yok neden bu kadar üniversite ve bölüm açıldı sorusuna takılmışlar.
Arkadaşlar üniversite, ön lisans, lisans hatta yüksek lisans insanlara sadece dersleri öğretmez ki hayata hazırlar, yeni ufuklar açar, vizyon verir, misyon yükler. Yani bu ülkede yaşayan vatandaşların sosyo kültürel standartlarını yukarı taşımak istiyorsak eğitimli insan sayımızı artırmalıyız.
En basitinden trafikte çokça karşılaşıyoruz. Hayattan hiç bir beklentisi olmayan gelecek kaygısı sıfır o gün kazandığı parayı yiyen yarını düşünmeyen vb. eğitimsiz boş insanlarla dolu ve trafikte sürekli kavga ediyorlar. Bu devlet bize en azından eğitimli, kültürlü, hayata bir tavrı ve tarzı olan "kaliteli" insanlarla yaşama lüksünü tüm vatandaşlarına sağlamalı.
Gel gelelim mühendislere, doktorlara bir çok arkadaşım mühendis olduğu halde x marka sigara satışında çalışıyor, sabahtan akşama kadar transit minibüsün tepesinde bakkallara mal satmaya uğraşıyor. Çok daha farklı işler yapıyorlar satıştan pazarlamaya oradan imalata. Ben mesela mühendisim günde 50 kez ellerimi yıkıyorum o kadar çok yağ kir içerisinde çalışıyorum. O kadar çok işe dokunuyorum. Bu mühendislik mi gayet öğretmenlerinde yapabileceği iletişim + (hayat bilgisi+türkçe)+matematik işi. Gayet öğretmenlerde yapar ama mühendisler yapıyor bu işi. Doktorlar iğrenç çalışma ortamlarında çalışıyorlar, illaki işimiz düşmüştür. Sağlık ocaklarında aile hekimleri senin gibi öğle arası çıkıp starbucks a gidemiyor malesef. Sultangazinin, bağcıların, fatihin kenar mahallesinde yıllarca çalışıyorlar. Çok aman aman paralarda almıyorlar bence çok daha fazlasını hak ediyorlar. Bırakalım bu devlet bize bakmir ayaklarını.

Gayet bir sürü iş var. İşsizlikte var. İlanların çoğunluğunda lisans mezunu arıyor iş verenler. Öğretmenlerin kendini gözden geçirmesi lazım.

@graywolf, abi sizin hiçbir şart altında devleti kabahatli görmeme, ona laf söyletmeme refleksinizi ne yapıcaz? kim devlet bize baksın biz ense yapalım diyor? insanlar çalışmak için yalvarır hale geldi. sen zilyon tane atanamamış öğretmenin gözünün içine baka baka "x miktarda öğretmen açığımız var" diyorsan bunu ortaya çıkaran şey ya kötü niyettir ya da salaklıktır.

ayrıca eğitimli toplum böyle yaratılmaz, toplumun refahı böyle yükseltilmez. bir mesleğe yönelik yetişecek mezun sayısını, o alanda yaratabileceğin istihdama göre planlarsın. aksi halde uzmanlık alanı dışında çalışan, ünvanını kullanamayan, bu yüzden verim ortaya koyamayan bir yığın insanla karşılaşırsın. transporter tepesindeki mühendis adamın içi rahat mı şimdi?

@zgrydn
Hacı öğretmenler zaten çalışmak istemedikleri için öğretmen olmak istiyorlar gibi bir sonuç var yukarıdaki yorumlarda.
Benim bir çok atanamayan arkadaşım gitti polis oldu başka kadrolardan devlete girdi adam hala kpss kovalıyor. Sebep 3 ay tatili olan başka iş yokta ondan. O zaman halihazırdaki öğretmenlerin çalışma standartlarını da değiştirmemiz lazım. Tüm devlet memurları gibi 8-5 5 iş günü 260 gün standart bir tapu memuru gibi çalışılsın bak öğretmen kalıyormu piyasada o zamanda diyceklerki ben senin şımarık çocuğunu ne çekeceğim. Gider valilikte başka bir memuriyet yaparım. Şuan haftanın 3 gününe ders saatlerini sıkıştırıp 4 gün tatil yapan ya da başka mesleklerle uğraşan binlerce öğretmen var. 3 güne 4-5 bin maaş adamın günlüğü 460 tl'ye geliyor. Bana devlette günlük 460 tl kazanan bir doktor bir profesör gösterirseniz memnun olurum.

Şuan devletin en büyük ihtiyacı düzen, planlama, nizam, kontrol, finans

Bu mantıkla devletin öğretmen ihtiyacından daha çok stratejik planlamacı, iş süreçleri yöneticisi, planlamacı, mühendis, müthiş finansçılara ihtiyacı var.

Açılan kadrolara bakın sürekli öğretmen, doktor, düz memur, Bunlar bir şey kazandırmıyor.
Kimse kusura bakmasın her şirkete muhasebeci lazım ama asıl ürünü işçiler mühendisler planlama vb. üretiyor.

Bizim stratek planlama, iş süreçleri, planlamacılar, mühendisler sokaklara dökülmüyorlar kadro diye. İyiki dökülmüyorlar :)

devlet kimseyi işe almak zorunda değil. yarın 10 yıl boyunca memur almıcam dese kimse bir şey diyemez. ancak devlet özel sektörü denetlemek zorunda. bugün bir öğretmen dersanede çalıştığı zaman 2 bin liraya haftada 60 saat kölelik yapmasını engellemek zorunda. bir mühendisin 2-3 bin liraya mahkum olmasını engellemek zorunda. bir çalışanın sigortasının asgari ücretten yatmasını engellemek zorunda. bunları yaparsa kimse memur olmak istemez zaten.

Saat çok kişisel bir şeydir. Üzerinde düşünülerek alınmış, görece de pahallı bir hediye olduğu için hediye edilen kişiyi de kullanması için baskı altında bırakır ama kişi onu sevmezse kolay kolay söyleyemez. Başa bela bir hediye seçmişsin arkadaşım. Eşinin görüp de beğendiği bir model yoksa alma derim. =/

kate spade olabilir.

Swatch al, pisman olmazsiniz.

Marka veya kalite konusunda yorum yapamam ama zarif tasarım için Skagen'e bakabilirsiniz.

Skagen +1

Arkadaşım arkadaşımdır, kapalı olmasına ya da dışarı çıkarken iç çamaşırı giymemesine bağlı olarak değiştirmem ona olan tutumumu

Kendisi nasıl istiyorsa öyle yaşar. Beni ilgilendirmez. Her koşulda hür iradesiyle aldığı kararını desteklemek bana düşendir.

Medeni cesaretinden dolayı kutladığımı belirtirdim.

Ben açık bir kadınım kapanabilirim, bu benim kararım. Kapalı bir arkadaşım açılmışsa (ki çevremde örnekleri fazlasıyla var) onun kendi tercihidir, saygı duyarım.

Toplumumuzda nedense kapalı kadınlarda açık kadınlara karşı, açık kadınlardaysa kapalı kadınlara karşı gereksiz bir önyargı var.

Sasiririm tabii ama herhnagi bir tavrim olmaz. Ne oldu da acmaya karar verdin diye de sormam. Ayni sekilde acikken kapanana da sormam.
lcha +1

Hiçbir şey demeye hakkım yok, kapanmak kapalıyken açılmak çok zor verilen kararlar. tavrım da değişmezdi.

şaşırırdım tabi ama tavrım niye değişsin ki

Sasiririm, neler yasadiginu merak ederim, anlatmasini tesvik ederim ama sikbogaz etmem. Benimle o süreçleri paylasmamis olmasini da biraz garipseyebilirim ama tabii ki bi tavrim olmaz. Ben muhafakar olmadigim icin bir parca da sevinirim belki. Tersi durumsa cok mutlu etmezdi ama ona da uyum saglardim.

şaşırırım, tavrım değişebilir. en ufak bir değişiklik olmaz diyenlerin kendileriyle barışık ve kendilerini tam olarak tanımadığını düşünürüm. arkadaşımla olan ilişkime göre, arkadaşımın açılmayı nasıl anladığına göre, vs vs, çok değişken var, benim de görüşüm tavrım değişebilir.

@Jesus Nasıl değişebilir tavrın tam olarak? Bunu biraz daha açar mısın?

yiğidin malı meydanda olur diye gazlarım.

neden açılmaya karar vermiş? gerçekten bilinçli bir şekilde isteyerek kapanırken mi daha sonra açılmış, baskı görüyordu da, baskı ortadan kalkınca mı açılmış, siyasi bir nedenle mi, özentilik mi? para mı vs. bin türlü nedeni olabilir.

sanırım, sebebini samimi görmezsem kötü anlamda tavrım değişebilir, vice versa.

Doğru yolu bulmuş. Desteklerim.

Konjonktür itibarıyla tersi daha sık rastlandığı için (bir gün aniden kapanarak işe gelenler), açılması için çok ekstrem bir durum olduğunu, ya da hakikaten bu zamana kadar başkası istediği için kapanmış olduğunu düşünürdüm.

Tam cevap verememişim soruya, "neden böyle oldu" diye soru sormazdım.

Sorgulamam saygi duyarim.dusunceleri fikirleri degismis olabilir kendini böyle iyi hissediyor derim.

Iki tane tanidigim cok uzun sure kapali gezdikten sonra acildiklerini ogrenince sadece sasirdim.

Birisi ablasindan cok tepki gormustu ve ablasina hos bir dille yanlis yaptigini kardesine destek olmasini soylemistim.
Simdi iki taraftada bi sıkıntı yok.herkes alıştı.

Ben şaşmam, şu günlerde gayet sik görülen bir olay. Sırtına pat pat vurma eşliğinde Hayırlı olsun kanki der geçerim.

Gayet şaşırırım, sevinirim hatta neden diye sorarım. Ne değiştiğini merak ederim. Gerçekten arkadaşımsa bunları konuşabiliriz diye düşünüyorum.

bu tür konularda insanları yargılamaktan çok korkarım. kendi kararı ve tercihidir, hiçbir şey düşünmem. anlatacağı her şeyi dinlerim ama.

Laga luga yapamıcam ve büyük laf etmekten de korktuğumu belirterek elimde olmadan karakter sıkıntısı olduğunu düşünürüm, güvenim sarsılabilir. Ve tabii ki yargılamam, bana söylenmeyen paylaşılmayan hiçbir şeyin de nedenini sormam.

herhangi bir kapalı arkadaşım veya akrabam bulunmadığı için ne düşüneceğimi kestiremiyorum. hayatımda kapalı bir insanla muhatap olmadım, daha doğrusu olamadım, çünkü nasıl davranmam gerektiğini bilmiyorum.

ama açık bir arkadaşım kapansaydı , giyiminden dolayı değil ama hayata bakış açısı değiştiği için muhtemelen zamanla kopardım. çünkü kadın veya erkek ramazanda oruç tutacak kadar dahi dini hayatının merkezine almış kimseyle ahbaplığım yok ve "bence" bir insan dine kafa yorarsa ( dindar veya tam zıttı olarak her fırsatta ateizm, teizm, agnostisizm muhabbetine giren birisi, yani din olayına kafa yoran birisi) benim için önemsiz işlerler uğraşıyor demektir.

hiç kapalı arkadaşım yok. o yüzden böyle bir şey olacağını sanmam.

Destekler motive ederim.
Yakın zamanda bir arkadaşım bunu yaptı. 5 yıldır kapalıydı. Bir türlü olamadığını söyledi. Hep bir huzursuzluk varmis ve alisamamis.

Saçlarını açınca daha mutlu olduğunu söyledi. Etrafından gelecek tepkilerden cekinigkrmus ama kimse bjr şey dememiş. Hayırlı olsun demişler sadece.

Tavrım değişmedi.

daha önce bunu yapmış olan iki tane arkadaşım var. soru bile sormadım iyi keyfin nasıl istiyorsa öyle yap dedim. daha rahat olduk tabi ama sosyal anlamda. örneğin bazı yerlere gelmiyorlardı eskiden (pub gibi), artık geliyorlar.

umurumda olmaz. sürekli gömlek giyen birisi kazak giymeye karar verince ne düşünürsem öyle düşünürüm.
bu konuda konusmak isterse konusurum, istemezse konuşmam.

"Aaa ne güzel saçların varmış, bunca zaman sakladın bizden bu güzellikleri" gibi bir iltifatımsız cümle eder devam ederim hayatıma. Kişisel alana müdahaleye varan cümleler kurmamaya dikkat ederim. Tavrımda bir değişiklik olmamasına çalışırım ama açıkken kapanmak ya da kapalıyken açılmak topluma karşı bir duruş olduğu için bence büyük bir cesaret göstergesi olduğu için arkadaşımın benim gözümde saygınlığı artar. Tabii bunu başkasının etkisinde kalarak değil, kendi gelişimi içinde, kendi kararıyla yaptığını var sayarak söylüyorum. Yoksa kocası/kaynanası/babası istedi diye açılan/kapanan kimseler için geçerli değil bu söylediklerim.

ha bire bu soru soruluyor burda. şimdi "eryaman yht" diye arattım 5 tane aynı soru çıktı. hiç mi inanmıyorsunuz aramaya yahu.

En garanti ulaşım:380-6 otobüsü ile 4.30 gibi orada olmak. Başka garantisi yok

Evet. Dövdüm.

Bi kadın tarafından uğradım. Üzerine yürümediğim halde 3 tane yalancı şahit tutarak, ona saldırdığım iftirasını attı.

Erkek olsaydı döverdim.

Allah'a havale ettim kendisini.

Bana iftirayı atan kişi kardeşim gibi büyüdüğüm dostumdu. Çocuktuk, yaş 17. olmadığım ortamda demediğim lafı çarpıtarak kötü niyetliymişim gibi söylemiş, anlattığı kişi de büyük bir teyze, inanmamış o öyle demez deyip beni aradı, iftiracı da yanındayken yüzleştirmek için. Bana böyle böyle mi konuştun deyince ben şok geçirdim ve gerçeği anlattım, aynen yanındakine aktardı ve ben çok üzüldüğümü de söyledim. Sonra bir süre kendisiyle görüşmedim, suratıma bakamadı. Sonra aramızdaki akraba bağından ötürü görüşsem de asla bir daha güvenmedim. İnsanlığa dair aldığım ilk yaraydı.

Uğramadım.

Uğradım. Hikaye acayip karmaşık, yazsam anında dizisini çekerler 700 bölüm, Bihter'le Behlül'e rakip olur ama kıyamam size şimdi detaya girmeyeceğim.
Özetle çok gereksiz yere bir iftiraya uğradım, çok yakın olduğumu sandığım arkadaşım da inandı buna, "bana bak, benim hakkımda X'e böyle böyle demişsin. Git doğruyu söyle ona, senin yüzünden 5yıllık dostumla aram açıldı" diye yapıştı yakama. Ne kadar ben hiçbir şey demedim diye anlatsam da inanmadı, hatta anlatmama izin bile vermedi beni hiç dinlemedi, ben de sinirlendim "madem onca yıllık arkadaşındı neden senin yerine daha 5 aydır tanıdığı benim lafımı dinledi? Dinlemeseydi. Bana ne" dedim. Yapmadığım şeyi üstlendim, yakın arkadaşımı kaybettim ama konu kapandı en azından. Bundan 6-7 sene sonra o yakın arkadaşımın kafası çalıştı ve özür diledi benden, "haklısın, sen ne demiş olursan ol, onun seni dinlememesi gerekirdi. Ben seni affediyorum, sen de beni affet, arkamızda kalsın bu olaylar" dedi. Ben yine açıklamaya çalıştım ama yine dinlemedi. Sahi bu karı beni niye hiç dinlemiyor ya?! Neyse şimdi arkadaşlığımız güzel gidiyor.

Özetin özeti: iftiraya inanan hıyar varsa buyursun inansın. Bir iki kere denerim kendimi anlatmayı, o da karşımdaki benim için gerçekten önemli birisi ise, sonrasında da bırakırım kim neye inanmak istiyorsa inansın.

evet. kanser olan ablam babamla kavga ederken aralarına geçip çubuk gibi durduğum halde takip eden bayramda aile toplaştığında bu piç beni dövdü diye vücudundan rastgele morluklar göstermişti. geberdi gitti çirkef karı.

Evet oldu. Çok büyük bir şey değil. Seneler önce lise bitişi üniversite başlangıcı sırasında babamın restaurant'ında ayak işleri falan yaparken o semtin genç ortamında bulunmaya başlamıştım. Oradan bir kızla flörtleşiyordum. Adı da Alangoya'ydı. Kız kardeşinin de adı Almula idi sanırım. Bu adları ilk duyduğum kişilerdi. Neyse bariz flörtleşme tam elle tutulur bir noktaya gelecekken bir baktım kız ortadan yok oldu. O zamanların ghosting'ine maruz kaldım. Sonradan öğrendim ki, arkadaş grubundan kılkuyruk tipli bir oğlan (o zamanların meriç'i) Alangoya hakkında saygısız şeyler söylediğimi söylemiş Alangoya'ya. İşin ilginci bunu duyduğum kişi de meriç'in kendisi idi. Unutmamışım karaktersizi yıllar geçse de.

eski şirketimde kız bana yazıyordu, benden red cevabı alınca, ben ona yazıyormuşum gibi lanse etmişti :)

bana yazdığı WhatsApp yazışmalarını gösterdim millete acımadan. şirkette ki hayatını bitirdim, ayrıldı gitti sonra.

İş ne ?

@elorelia

namusumla para kazandığım hatta kızından daha fazla kazandığım bir iş.

Ama ne?

İşe odaklanılmış:)

Reklam ajansında grafiker olarak çalışıyorum, bizim için bir iş ancak eski insanlar için kabul görmüyor.

Hocam böyleyse kadında var sıkıntı. Grafikerlik gayet normal bir iş.

Ama ne bileyim gamerım sponsorlukla geçiniyorum desen kadın haklı diyecektim.

Kimse evladını sefalet içine yollamak istemez.

Ha şu var grafikerlik de para kazanmanın sürdürülebilir olması açısından riskli. Heralde bildiği standart bi meslek olmadığından triplere girdi.

Zaten ana aklıyla hareket eden kızdan da hayır gelmez. Salla geç.

@Valentinov bende kızamıyorum işte ne o na ne annesine ana durumun annesinin düşündüğü gibi olmadığını biliyor, sadece annesine çok bağlı ve onun dediğini yapmak istiyor onu üzmemek için.

@j r r tolkien hayrani doğru söylüyorsun odaklanılması normal, valla yüzümü güldürdün ya allah güzel günler nasib etsin sana :) bende düşünüyorumda benim annem istemeseydi ben ne yapar eder savaşırdım.

jrr ve valentinov +1
30 yaşına gelmiş ama kendi kararlarını veremeyip annesinin ağzının içine bakıyorsa, sevdiği kişiyle olan ilişkisini savunamayıp annesi ısınamadı diye ayrılmak istiyorsa, daha fazla uzatma. uzattıkça daha çok üzülürsün. başıma geldi ordan biliyorum. bırak anası ısınacağı birini bulsun alsın.

annesi yok dedi diye senden soğuyandan sana zaten hayır gelmez. bugün olmazsa ileride yine başkasının sözüyle davranır, seni zorda bırakır, yarı yılda koyar.

Mutsuz bir evlilik ya da boşanmadansa böylece bitmesi senin için daha hayırlı. Kolay değil elbet ama kendi tercihlerini, kendi hayatını yaşamayan, kendi hayatının sorumluluklarını alamayan birisi seni mutlu edemez zaten. düşünmemeye çalış.

geçmiş olsun.

@pati Ona da söyledim hadi ben bi şekilde istenmedim ama yarın öbür gün yine annene götüreceğin kişiyi de istemez ise ne yapacaksın? Aklında annen ile tanıştırmadan önce acaba bunu isteyecek mi gerginliği nereye kadar götğüecek seni diye.

abi şöyle düşün sen bu kızla evlenebilseydin bile çok mutsuz şeyler seni bekliyor olacaktı. 30 yaşında insanın hala annesinin sözünden çıkmaması daha kötü anasız yapamaması çok kötü.

bir haftanın yarısından çoğununda hep ana ana diye dizinin dibinde oturacaktı.

sen de ağzınla kuş tutsan yaranamayıp, sürekli günah keçisi ilan edilip en sonunda dayanamayıp bi süre sonra ayrılacaktın. bence böyle olması çok daha iyi hatta çok bile idare etmişsin, geçmiş olsun.

@paslanmaz pencere teşekkür ederim arkadaşım, hep iyi tarafından bakmaya çalıştım, hatta kadının düşüncesini yadırgayamam dedim ileride de alttan alırım ne olacak biz mutlu olalım dedim ama olmadı.

seni istemeyeni sen hic isteme ya. iyi bie hayati hak ediyorsun. annesinin sozunden cikamayan ugrasmayan cabalamayan biriyle hayatini heba etme. ikinci bir hayatin olacagina dair elimizde hicbir delil yok.

@killerbee dediğine sonuna kadar inanıyorum, ama böyle durumlarda bilirsin sağlıklı düşünemiyoruz.

@sparkle kiddle ben ona demiyorum ki annen haksız, zamanla anlatırız birlik oluruz diyorum, ama o kendini huzursuz hissediyor, sanırım büyük bir yanlışın ucundan döndüm.

artık düşünülecek bi yanı kalmamış ki

kendin yazdın abi artık eskisi gibi hissetmiyormuş, ne yapılabilir? hiç bişey.

anca suni olarak biraz daha yaşatılır bu ilişki sonra biter gider.

ve belkide kız bunu bahane ediyor, anası gözüne gözüne başkalarını soktuysa, şunun da oğlu şöyle güzel böyle iyi diye. iş işten çoktan geçmiş yani.

kabullenmek en iyi dostum, acı verici olacaktır evet ama sonuçta kafan rahat edecek.

hatalı bir evlilik yapmak kadar da pis bişey yok , varsa evrilip ayrılan arkadaşların anlatsın sana.

yahu senden sonra anasına götüreceği adamı anasının isteyip istememesinden sanane. olmadı anası bulur birini alır.

anacılık sonradan düzelmiyor. olur da devam ederseniz, evlenirseniz fln zaten evliliğinize de karışacak, evliliğinizi yönetecek kadın. kız eve alınacak eşya konusunda hatta o eşyanın nereye koyulacağı konusunda bile annesinin fikrine göre hareket edecek.

@killerbee @pati ve diğer arkadaşlarım, kimsiniz nerdesiniz, kaç yaşındasınız ne yapar edersiniz bilmiyorum ama iyi ki varsınız be , iyi ki varsınız.

yaşım 36 çorluda yaşıyorum, kadrolu ağır işsizim.

aklım yok fikrim var. öyle takılıyorum buralarda işte, yarışmacı arkadaşlara başarılar.

@killerbee bu olayın iki kahramanı da trakyalı :) bu kadar olur :)

kız tarafı mı, erkek tarafı mı trakyalı olan?

kız tarafı sonradan trakyalı olmuştur. öteki türlü bizde öyle insan çıkmaz pek.

grafikerliğin nesi alışılagelmemiş ki... bunu size bu şekilde ya da benzer şekilde söyledilerse ya bahane ya da ne bileyimi henüz matbaanın keşfine yetişememişler. ilginç.
bir de eskisi gibi hissetmiyorum diyen birine daha ne denir. geçmiş olsun.

Senden hoşlanmayan veya sonradan hoşlanmamaya başlayan kadınlara değer vermemelisin. Düşünmeye değmezler. Çok daha iyileri çıkacak karşına.

Anasına bak, kızını al diye boşa dememiş atalarımız.

@killerbee Ben orjinal selanik , onun bi yanı karadeniz :) çözdün olayı hemen

@not dark yet teşekkür ederim, yani bana birisi bu soruyu sorsa inan bende aynısını söylerdim ama duygular işte

@(s)AINT Ata sözleri hiç bu kadar anlamlı olmamıştı :)

iyi işte bence buna sevinmelisin,geçmiş olsun.

bu da sana ders olsun, bundan sonra karşına çıkacak olan kişilerin aileleriyle olan ilişkilerine ve kendi kararlarını kendileri verebilen bireyler olup olmadığına bakarsın.
bak çok benzerini yaşadım, çok mutlu olduğum ilişkim vardı karşı tarafın anası istemedi beni, yani durumunu tamamen anlayarak söylüyorum. duygularınla hareket edersen pişman olursun, mantığını dinlemelisin. ben seviyorum diye bir süre daha uzattım, kafamı şeyedeyim.

@pati bende aynı düşüncedeydim, ama dediğin çok öenmli ben hiç takmazdım ailelerde önemli lafını ama ders oldu :)

Kızın anası çerkez mi?

kadin kisisiyim, sizin icin en iyisi olmus, hic uzulmeyin. elbette biz dedik diye uzulmemezlik olmaz ama kendi yasaminin tercihlerini bagimsiz sekilde yapamayip bunun arkasinda duramayan kadindan da erkekten de hayir gelmez. yolunuz acik olsun gozunuz arkada kalmasin bence.
bu arada isinamamak nedir ya, ne kadar ayip, o mu bir omur gecirecek, ayni yatakta yatacak sizinle? saygida kusur etmediyseniz, kizina bir kotuluk yapmadiysaniz cok ayip bir sey soyledigi bence.

böyle durumlarda istenmeyen taraf, bir şekilde kabul edilse bile çok ezilen taraf oluyor. ne yaparsa yaranamıyor, yükü ağır oluyor. gözlerine girmek için maymun bile olurum aşkımdan ölüyorum filan derseniz sizin bileceğiniz ama sizi küçük görme başlamışsa yakanızı kolay bırakmazlar hocam ben diyim. ben erkek olsam istenmesem uğraşırmıyım bilmiyorum kararsız kaldım. sizin kendinizi nasıl mutlu hissedeceğiniz önemli. belki de kadının sizi beğenmemesi tetikleyici olacak. gelişiminizi açısından olumlu.

Anne kızının kafasının içindekileri yüksek sesle söylemiş. Aksi halde karşınızda ki kişinin bu kadar etkilenmesi imkansız.

@for day to break +1

Kız arkadaşınız sizi her koşulda tutsaydı, dik dursaydı, ailesini karşısına bile alsaydı eninde sonunda siz yine aynı hissi farklı yollardan defalarca yaşayacaktınız. Bir kere kız arkadaşınızın annesi size karşı bakışını kolay kolay değiştirmeyecekti , belki kız arkadaşınızın sizinle yaptığı ufak bir tartışma esnasında ettiği bir söz bile size yine bunları hatırlatacak ve hissettirecekti. Size söylenecek hiç bir şey sizi iyi hissettiremez biliyorum. Ama lütfen kendinizi başkalarının gözünden değerlendirmeyin. Özgüveniniz başkasının ağzından çıkan iki kelimeye bağlı olmasın. Hayat böyle sürprizlerle dolu. Bize de iyisiyle kötüsüyle göğüslemek düşüyor.

siktir et yav. o annenin yetiştirdiği kız da şimdilik ilişkiniz 2 senelik yeni diye bu konuya(işine) kafayı takmıyordur ama 5 sene sonra yavaştan laf sokmalara başlardı "bizim eda'nın kocası da pilot ay valla çok havalı, çok harika bi adam üstelik çok da iyi kazanıyor" diye.

iyi olmuş boşver sal gitsin.

edit: o öyle biri değil dersen de, içi kötü insan ben olayım ama sen yine de aklının bi taraflarına at bunu.

İlk evliliğimde istenmeyen damattım, hatta bi süre eski eşim ailesiyle görüşmeyi de kesti. Ama daha sonrasında işler o kadar büyüdü o kadar büyüdü ki. Üstelik bin km uzaktaydık ailerden. Yani anlayacağın bizim toplumumuzda evliliğin iki kişi arasında olması çok zor. Bence senin için iyi olmuş. Yazılanlardan anladığım kadarıyla mesele sadece anne meselesi de değil sanırım. Evlenmeden bu kadar sorun yaşayıp mutlu bi evlilikle karşılaşmak çok zor. Hayırlısı buymuş deyip önüne bak bence.

şanslı insansın, iyi kurtulmuşsun.
yukarıdaki herkes +1

annesiyle tanıştın mı? tanışma sırasında bir terslik mi oldu? sanki başka bir neden daha var gibi.

sana da yapıyorlar merak etme, hepsi yapıyor. yaşla değil 'kadın' olmaları ile ilgili, dogmatik şeyler

Benim bugüne kadar tanıyıp da samimi olduğum her kadın bana sevgilisiyle olan yazışmalarını okuttu hatta ne yazayım tarzı fikir de aldılar tartışma vs. gibi durumlarda. Erkeklerde böyle bir şey yok ondan garip geliyor ama gayet normal

Bir kız en yakın arkadaşıyla ya da ablasıyla vs. elbette ilişkisi üzerine konuşup fikir alışverişinde bulunabilir. Sadece iki kişinin arasındaki özel bir yazışmayı karşı tarafın rızası olmadan, onun orta/uzak yakınlıkta olduğu hatta hiç tanımadığı arkadaşlarıyla paylaşması bana olgunluktan uzak geliyor.

Böyle bir durumun vakî olması değil, yaygın olması ve kanıksanması garip. Kişisel bir durum yok, sosyolojik bir tahlil söz konusu.

Niye bu kadar sasirdiniz ki:)
Ne sanıyordunuz:) inanmaya baslayin yavas yavas artik.

instagramdan kendisine takip isteği gönderen çocugun profilini, içlerinde çocugu tanıyan bir kız var diye 10 kişilik whatsapp grubuna sorup, kabul edeyim mi diye soran bile var

Berbat ama yapılıyor.

Feysbukta gıybet grubu diye bi grup var, eski sevgilim sayesinde ne dedikodum dönmüş orada, herrr şeyi her problemi sormuş. Fotoğraf bile paylaşmış en tatlı çiftler başlığında, cringe! En son bana oradan "bak objektif yorumlar da böyle diyor ben haklıyım" diye bana gösteriyordu, ftw.

Ben çok rahatsız olmuştum, beni tanımayan birinin hakkımda dedikodu yapması kadar rahatsız edici bir şey yok. Ama yapıyorlar, çoğu da okumuş etmiş "bilinçli" insanlar.

Buradan 2-3 kullanıcı da dahil o gruba ayrıca. HER YERDELER!

dini bütün insanım diyip iş yerinden ıvır zıvır aşıran da var bu ülkede, cebimde 300 lira'dan az harçlıkla evden çıkmam diyip evi arabası hacizde olan da var, ailesinin evinde yaşayıp devlet memurluğu yaptığı halde haftasonu sevgilileriyle gittiği otellerin parasını çıkarmak için temizliğe giden, aynı anda 3 kişiden evlenme teklifi alacak aşamaya gelmiş ve 'kim daha önce nikah tarihi alırsa onunla evlenirim' diyen de var. İnsanlar çeşit çeşit. Kimisi ayakkabı kutusunu boşaltma peşinde, kimi 8 sene önce aldığı son ayakkabıyı tamire götürecek parayı bulma derdinde. Dünyada her çeşit insan var. Bahsettiğin gibi kadınlar da var, kesseler sevgilisiyle olan bir derdini ya da sevincini kimseyle paylaşmayan da. Yattığı kadınları ballandıra ballandıra anlatan adam da var, sevgilisi gözünün önünde başkasıyla birlikte olsun isteyeni de.
Dünya böyle bir yer bro, yeterince insan tanır hale gelince böylesi sevmediklerini gözünden tanıyıp uzaklaşabilir duruma da gelirsin zaten. Fazla üzülmeden çözersin inşallah.

Ben bunu bir erkeğin yaptığına şahit olunca soğudum şahsen. Anladığım kadarıyla kadınlara özgü bir durum değil.

Kadinlara ozgu zaten degil de erkeklerin les muhabbeti daha goz onunde ve bilindik. Kadinlar disaridan cok farkli.

Aliexpress. Ugreen.

Geçen sene macbook pro aldım, dönüştürücüyü de Apple Store'dan aldım. Öyle rastgele yerlerden alınca saçma sapan bir şeyden arıza çıkacak, sonra ayıkla pirincin taşını.
Hem HDMI dönüştürücü hem USB girişi olanlar var zaten Lydia'da da. Araba parasına bilgisayar alıp sonra dönüştürücü için 40-50 lira'nın hesabını yapmak BMW'ye tüp taktırmak gibi.

Ikisi de kullanilabilir, sikinti yok.

İkisi de olur ama bence just daha şık gibi.Only today biraz direct translation olayına giriyor gibi sanki. Bu tamamen benim görüşüm,yanılıyor da olabilirim.

arkadaşın doğru demiş.

dil öğrenmek için aşağı yukarı 1000 saat çalışman lazım. buna dizi izlemek de ders almak da yabancılarla konuşmak da dahil. 1000 saat. haftada 20 saat ayırırsan 1 yılda çok ciddi seviyede (B2 falan olursun sanırım) ingilizce konuşabilirsin.

(bkz: china post registered air mail)

2 ocakta verdiğim sipariş 11'inde geldi ilginç bir şekilde. şimdi yien siparişlerim var bu sefer ücretsiz kargo seçtim haftalar sürer sanırım gelmesi :)

Benim en geç gelen paketim bile 1 ayı geçmedi şimdiye kadar, ki genellikle en 10-15 günde elimde oluyor.

Şimdi annemin doğumgünü için ufak bir kaç şey sipariş ettim, Murphy bu ya, onlar kesin 8 ayda gelir =/

paralı kargolar 2 haftada geliyor ya

@tolkien hayrani abi formülde integral da vardı diye hatırlıyorum ben :/

Buluşmanın hemen ardından "çok güzel vakit geçirdim, teşekkür ederim" diye mesaj atmayan adamı kafadan elerdim ben. ne günü, ne süresi, ne formülü bu?
içinden geldiği gibi davran, hesapla kitapla olacak olsa okul olurdu gönül işi değil.

Bekleme. Ben istemezdim 3 gün yazmasa aklıma başka şeyler gelir.

3 güne elden bile kaçabilir :((

bir şey çıkmayacak sanırım, sağlık olsun.

1,5-2,5 gün

3 çok. Maksimum 2

3 days rule amerika için geçerli ama burda turmaz ya sen ertesi gün bir şeyler yaz en iyisi.

24 saat

@paslanmaz pencere

dediği gibi buluşmadan 1 saat sonra "çok güzel vakit geçirdim, teşekkür ederim" diye aynen bunu yazdım. oda aynı şekilde sohbet muhabbet. sonra kıza laf arasında "sen yemeyip yedirmişsin, neylen besledin onları. maşallah" dedim.

-
noldu foton gitti :O?
-

Tayttan ne anlaniyorsa çoraptan da o anlanir.
Goz tacizidir evet.
Ben etkileyici bir bacak gordugum zaman goz ucuyla bi bakıyorum caktirmadan. Yeni nesil silahlar gibi lazerle hedefe kirleniyorsa sikinti.

"...çoraptan bile ne görecek?"

çorap ile hayal ettiği şeyi görüyor. sen orada sinemalarda üzerine yeşil kumaş giydirilen bir oyuncusun.

tabudeviren +1

O an neyi hayal ediyorsa onu görüyor.. Evet kötü hissetmekte haklısın bu tacizdir.

Evet bakislar da taciz sayilir. Senin gostermek istemeyecegin her yerine bakmasi senin hakkini taciz etmesidir.

Bacak değil konu. Sırtına da bakabilir gözlerine de. Rahatsız edecek boyutta olması yeterli..

Anlık bakış atmak olsa bir şey yok da rahatsız edecek şekilde uzun uzun sürekli bakmak taciz olarak değerlendirilebilir.

gayet de taciz sayılır tabii. böyle durumlarda hiç carlamadan bu insanlarla yüzleşmeyi, gözgöze gelmeyi, utanıp kafasını çevirmezse de "neye baktınız buyrun yardımcı olayım" demeyi tercih ediyorum. Henüz son aşamaya gelebilenlerin sayısı 1-2'den fazla değil ki onlar da o lafı duyunca "alla allaaaaaa" diyerek yürüyüp giden hacı dedelerden başkası değil.

Anlık olanlara bir şey denilmez ama rahatsız edecek seviyede olmuş. Öküzlük

Kesinlikle taciz göz de olsa bende bir erkek olarak görünüşte güzel şık bir giyimli bir kıza bakarim fakat kesinlikle rahatsız etmem etmemeliyimde hiç hoş değil

baktığını yakaladığın an, "ne bakıyorsun, önüne bak" demen gerekir. Cevap verirse olayı büyütmelisiniz, herkes o adama bakmalı ve rezil olmalı. Zaten çevrede insan evladı varsa, size destek çıkılır. Bu tarz adamlara fırsat vermeyin. Sessiz kalınan, tepki verilmeyen her durum onları daha sonra başka bir şey yapmaya cesaretlendiriyor.

Çaktırmadan kameraya çekeceksin sonra sosyal medyaya bırakacaksın linç edecekler. Artık eşinin mi çocuğunun mu neyin yüzüne bakabiliyorsa baksın.

taciz tabii ki, onu öyle bir ortamda rezil edeceksin ki bak bakalım bir daha sanatı sapık dürtülerine alet edebiliyor mu hayvan herif.

nah işareti yapacaksın bakınca onu görecek :)

@ebabil curnatasi +1

iyice paranoyaklaştınız.

taciz falan değil.

İnsan garip bir canlı. Mesela buna taciz değil der. Ama yanında sevgilisine baktı diye şöyle şeyler yapar:

www.posta.com.tr

www.haberturk.com

www.samsunhaber.com

www.yenialanya.com

Bakın bunlar google'a, "sevgilisine baktı diye bıçakladı" yazarak bulduğum haberler.

www.google.com

Kırmızı ışıkta öne geçti diye, yan baktı diye, selektör yaptı diye birbirine saldıran insanlar ( www.cnnturk.com ) konu kadına yapılan taciz olunca paranoyaklaştınız diyor. Bu da bir çeşit tacizdir. O yüzden verdim bu örneği.

Bu tacizdir. Taciz eden, tacize uğrayan tarafından uyarılmalıdır. Uyarıyı 3'üncü bir kişi yapmamalıdır. 3'üncü kişiler tacize uğrayana destek olmanın ötesine geçmemelidir. Başka bir travmaya sebebiyet verilmemelidir. Rahatsızlık dile getirilmelidir. Bu gibi durumlarda, yanlış anlama ihtimali düşünerek hareket edilmelidir.

sen rahatsız olmuşsun, ayrıca öyle bir bakmış ki biri de seni uyarmış, taciz işte. aslında kadının seni değil, adamı uyarması gerekiyordu ya neyse.. baktığı yerden el hareketi çekerdim ben olsam.

hayir

bu akıllı saat sayesinde günlük su tüketimim makul bir düzeye çıkmıştı ama aynen dediğin gibi her geçe çıkar şarja tak, sabah geri tak faslı yüzünden hem saati takmaktan vazgeçtim hem de su içme alışkanlığım yalan oldu yine.

Benzer şekilde kablosuz kulaklıklar da çok sinirimi bozuyor. Bilmemkaç saat şarja duruyor, sonra 2 saat spor yapınca pıt diye bitiyor. Bunların üzerine güneş pili falan koysalar belki biraz daha geç biter mi, tek dahi ben miyim, bilemiyorum.

lanet olsun böyle tembelliğe.

veriyorum ya. kişisel verilerim konusunda hiç muhafazakar değilim. zaten bankacılık sistemlerinde müşterisi olmadığın banka bile tüm bilgilerini görüyor. babamın adı da çok gizli bi bilgi değil alsın ne yapayım yani.

kampanya, sigorta vs satış işleri için aradıklarında söylemiyorum.
sonucunda tamam yapalım dersem istersiniz bilgiyi yoksa vermiyorum diyorum.
bu şekilde bilgi veremiyoruz maalesef diyorlar.
çok üzüldüm yaa peki o zaman iyi günler deyip kapatıyorum.

ben aramadığım sürece söylemem
adımı bile söylemiyorum

ben hevesle dinleyecek gibi yapıp yüzlerine kapatıyorum, çok gzel oluyor.

superb +1

Ben aramadıysam söylemiyorum

Arayan taraf bilgi istemese bile, önce arayan numarayı teyit ediyorum. Çoğu sefer bankadan vs. aradılar, "telefon numaranız bankanın numarasıyla uyuşmuyor" deyip kapattım. Sonra asıl numaradan geri aradılar hep.
Veya direk arayıp, "bankadan arıyoruz, öncelikle doğum tarihinizi teyit edebilir miyiz" dediklerinde, "siz aradınız, ben bilgi vermek zorunda değilim" deyip öyle dinliyorum.
Canları isterse.

aranmak istemediysem kesinlikle bilgi vermiyorum.
bir arkadaşım da bu soruya şöyle cevap veriyor:
"ben sana ananın adını soruyor muyum, sen aradın sen söyle ananın adı ne?"

Banka arayınca yanlış numara diyip geçiyorum, bir daha aramıyorlar. İsim olunca ya internetten ya da şubeden hallediyorum zaten.

Beni aradıklarında, güvenemediğim için bilgi veremeyeceğimi söylüyorum. Uzatmıyorlar da. Kimseye, seninkinin adı ne falan demem. Ya da yüzüne falan kapatmam kimsenin. Müsait değilsem de, müsait değilim kusura bakmayın deyip kapatıyorum. O da işini yapıyor. Orada çalışandan hırsımı alacak değilim.

Sürekli aranma durumuna karşı da, kampanyalar hakkında bilgi almak istemiyorum, lütfen numaramı sistemden çıkarır mısınız diyorum, çıkarıyorlar.

Sifre falan haric her turlu bilgimi veriyorum. Bilgi paylasiminda nerede duracaginizi biliyorsaniz o kadar da pimpirik olmanin alemi yok.

Misal beni arayin simdi "merhaba babanizin adi nedir" deyin hemen soylerim.

aramalarini ben istemediysem söylemiyorum

ben hiçbir özel bilgiyi vermiyorum, o zaman "lütfen bankanızın şu numarasından arayıp şu birimle görüşür müsünüz" diyorlar kibarca. yaptığımızda herhangi bir paranoyaklık olduğunu da düşünmüyorum.

odtü

Ne düzeyde bir şey arıyorsun?

ingilizcen iyi ise cognitive behavioral therapy için kaynaklar var, doğrudan ingilizcesini oku derim. Değilse bilişsel davranışçı terapi diye çevrilmiş sanırım. Çeşitli testler, uygulamalar, egzersizler ile beynini kendin de eğitebilirsin eğer gerçekten kendi başına yapmaya niyetli isen. Ama yine de en azından 1-2 seans bu işin uzmanı birisi ile görüşüp bir yol yordam öğrenmen faydalı olacaktır.

Ben 20lerin basinda sikinti yasamistim. Uzmandan falan destek almadim, kendim cozdum.

Ben psikanaliz gördüm, ilaç almadığım yıllara yanarım. Kesinlikle birine görün ama işin hakiki ehli olmalı. İnsana birkaç haftada iyi geliyor, sonra da yavaştan bırakıyosun, kendine eziyet etme.
Nişantaşında prof. timuçin oral'ı öneririm. gereksiz ilaç vermiyor asla ama muayenesi 600₺ ve birkaç haftadan önce randevu alamayabilirsin

Ilac kullanmadan oonce 2 kez dusunup sonra bir kez daha dusunun derim.

ilaça ihtiyaç varsa almamak büyük hata. çünkü ilerliyor. ben denedim zamanında :)
iyi hissetmek diye bir kitap var, bir araştırın isterseniz.

Depresyonun hangi seviyede olduğuna göre değişir ilaç zorunluluğu, söylediklerin günlük hayatını ciddi etkileyen şeyler. Kimseye ilaç kullan ya da kullanma diyemem ona doktor karar verir ama ailemden biri ilaç tedavisine geç başladığı için daha kötü bir hastalığa bulaştı. Ben kendim major depresyondan ilacın yardımıyla kurtuldum ama ilaç dolaylı yoldan etki ediyor bence, şöyle ki; ilaç kullandığın zaman kafan rahatlıyor karamsar düşüncelerden uzaklaşıyorsun ilacın sağladığı o rahat alanda depresyonla mücadele etmeyi öğreniyorsun, öğrenmelisin. İlaçsız yolları dene olmazsa ilaç kullanmaktan korkma en azından git bi psikiyatrla görüş. Geçmiş olsun umarım en kısa zamanda iyileşirsin :)

şık düğme diye bir yer var, izmir caddesi taraflarında. tam yerini hatırlayamıyorum ama gogıllayınca çıkıyor

@serbest gezen koala Şık Düğme gözümde canlandı gibi, teşekkür ederim.

@Delay Fuze hatırladığım kadarıyla Limon'da yapılmışı var onların. Ben malzemeleri alıp kendim takı yapmak istiyorum. Bir bakarım yine de, teşekkür ederim.

Ulus suluhan.cesit ve kalite dusuktur ama merkez orasi. Bu urunler istanbukda gani gani var.

Suluhanda tunalı kızılaya göre daha ucuz bulursunuz. Çeşit çeşit var. İzmir caddesinde de erdoğan düğme var, dönercisi olan bir marketin yanından merdivenle iniliyor. Ayakkabı dünyasına yüzünüzü döndüğünüzde solda kalıyor.

İzmir caddesinin kıvrıldığı yerde galatasaraylilar dernegi altinda ip, düğme ve endüstriyel boncuklar var. Taki malzemesi icin de karşısında, moda çarşısı alt katinda incik boncuk satan bir dükkan var. Ayni pasajda ip halinde satan farkli boncukcular da var. Tabi en iyisi ulus.

izmir caddesinde erdoğan düğme vardır. her aradığını bulabilirsin. Sümer sokak ve menekşe sokak'ta benzer dükkanlar vardı diye hatırlıyorum ama hala açık mı emin değilim.

Teşekkür ederim hepinize. :)

beyazıttaki sahaflarda bulunur. bizde yok derlerse de caddenin karşısında bir han var, onun içinde her türlü ders kitabı bulunur.

pdf halleri iş görür dersen şuraya bakmanı öneririm: gen.lib.rus.ec

Ben ihtiyacim olan birkac tanesini libgen'de buldum.

Besiktas'ta da basitirp ciltlettim sonra.

hiç de değil. takılmayın böyle şeylere.

yani bence kötü bi görüntüsü var ağzına kaşık sokmanın o yüzden ben çatalla yiyorum. ama isteyen istediği şekilde yesin kime ne yani.

ben pilavı kaşıkla yiyen bir kadınla beraber olmazdım muhtemelen. kaba değil ama ne bileyim, bana çok uzak bir insan tipi gibi geliyor.

Tabii ki kaba. Yasiniz 6'dan buyukse corba disinda hicbir yemegi kasikla yememelisiniz. Ayrica kesilecek bir sey olmasa da bicak elinizde olmali, yemeginizi bicakla toparlayarak yemelisiniz, ekmekle degil. Ha evinizde isterseniz tabagi yalayin o ayri:)

Hiçbir şey düşünmezdim kaşıkla yiyen hakkında. Çatalla yiyen için de öyle. Safra problemi çektiğim sıralarda olsa "safra problemi yok ne güzel pilav yiyo darısı başıma" diye düşünürdüm en fazla :D

Belli bir görgü ve sofra ahlakı çerçevesinde isteyen herkes istediği gibi yemek yiyebilir. Her şeyi çatalla yemek çok zorlama, çok sonradan görme bir medeniyet çabası. Bir ara da lahmacunu çatal-bıçakla yiyenler peyda olmuştu. Vedat Milor yetişip "Lahmacunu elle yememek görgüsüzlüktür" diye veriştirmişti.

değil bence. 3 milyar uzakdoğulu çubukla yiyor, ben bi'şey diyor muyum?
zerafet gösterisi için değil aç karnımızı doyurmak için yemek yiyoruz sonuçta.

valla kaşıkla yenmez diye biliyorum, bu bir görgü kuralı mıdır? tartışılır.

bana en itici pilav yeme şekli nedir diye sorsan; ezerek çatalla derim.

evet bildiğin çatalla önce ezip daha solid bir yapıya getirip daha sonra çatalı alttan daldırmak suretiyle yeme olayı. hahaha

ona bakarsan bilmem kaç milyon arap da pençeleriyle yiyor?, benzinle de kıçlarını yıkıyolar.

toplumumuz genelinde düşünmek lazım.

bizde pilava ekmek bandirarak da yiyen var. biz derken anadoluyu kastediyorum. ekmek kasik gorevi goruyor.

araplar bulgur pilavini direkt ellerini kullanarak yer mesela.

kasik cok klas kaliyor bunlarin yaninda. yani bence sikinti yok. kralice elizabeth'i ziyarete gitsem yine kasikla yerim pilavi.

değil, niye olsun? kaba olan pilavı kaşıkla yemek değil, herhangi bir yemeği kıtlıktan çıkmış gibi yemek bence.

bir de normalde kaşıkla yerken millet ayıplar diye muhtemelen çatala geçenler var ki hiç samimi değil. nasıl rahatsanız öyle yiyin.

yoo, hiç mesele değil. ben kaşıkla mı yiyor çatalla mı diye bakmam bile.

Okuduklarım karşısında şok olmuş durumdayım. Pilav -garnitür değil de- tek başınaysa, çatalla yemek zorlama ve itici bir harekettir. Sonradan görmeliğe işarettir.

ben birçok şeyi kaşıkla yiyorum. özellikle salata yemek daha kolay. köfte-pilav bile kaşıkla yerim :)

pilav çatalla yenmez yahu

Siz şok olanlara bakmayın. Adab-ı muaşeret gereği pilav çatalla yenilir. Bakın uymak zorundasınız demiyorum. Ama bıçağı sol elle tutmanız ne kadar aykırıysa, pilavı kaşıkla yemek de o kadar aykırıdır. Seçkin bir restorantta görülse oldukça kaba bulunur, esnaf lokantasında “bilmek zorunda değil” derlnip geçilebilir. Keyfine göre takılmak ayrı, “gerçekler” ayrı...

sen doğru şekilde yemişsin. pilav kaşıkla yenir. bende bazen çatalla yiyorum uzaylı gibi karşılanıyor. ama genelde pilav kaşıkla yenir bu böyledir.

"Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın"
Çatal muhabbetini bilmiyordum valla :(

Esnaf lokantasında pilavı kaşıkla yiyince "bilmek zorunda değil" deniliyormuş asdsad. Nasıl bir esnaf lokantası, nasıl bir konsept o? Daha neler göreceğiz, duyacağız bakalım.

"esnaf lokantasında çatalla pilav üstü kuru yemek" diye başlık açsak tutar mı acaba. :)

Siz pilav diye lapa falan mı yiyorsunuz iş yerinde. Pilav pilavsa zaten çatalla yenemez, dökülür. Yemeği döke döke yemek de bence bir görgüsüzlüktür. Kaşık, pilav vs. gibi taneli yiyecekleri veya sıvı yiyecekleri yemek için icat edilmiş faydalı bir araçtır. Plaza ortamlarında eski köye yeni adet getirmeye çalışanlara pirim vermeyin bence.

Yahu ne plazası ne sonradan görmesi, benim 1916 köy doğumlu dedem bile çatalla yiyordu. bu nasıl bir kompleks aman yarabbi...

aynı şekilde çatalın kenarını bıçak gibi kullanarak bir şeyleri kesmek/bölmek de kaba mesela ama bu ülkede kimsenin kaba olmamak gibi bir özeni yok artık. o yüzden takıl kafana göre.

sirke ve belki kullanılmış limon kabukları işe yarayabilir. ya da 5-10 metre öteye çamaşır suyu dökün o zaman oraya giderler. 1 hafta sonra 20 metre öteye dökün çamaşır duyunu, derken yavaş yavaş uzaklaştırabilirsiniz umarım. çamaşır suyunun daha da ötesine mama falan da koyarsanız belki işe yarar, hem bu karda kışta aç da kalmamış olurlar.

Karton kutulara kedi kunu koyup dışarı bahçeye koyabilirsin. Yanına da mama koyarsın. Böylece kısa sürede oraya alışmaya başlarlar.

Konuyla ilgili şu yazıya bakmanı öneririm.

yalansavar.org

klinikte çalışırken denemiştim. bir boka yaramıyor. theranekron d6 hatta kullandığım ilaç. düz su işte...

koçtaş'takilere göre imkansız olabilir çünkü belirli bir kalınlığın altını kesmiyor onların makineleri. herhangi bir fotoğrafçıya gitsen yardımcı olurlar. ikea'nın ribba diye tam da 100x70 boyutlarında poster çerçevesi var ama o da olmazsa internette bulabilirsin.

kim demiş gramerle öğrenilmez diye. dil, gramerle öğrenilir. ekstra aktivitelerle geliştirilir.

grameri öğren ve diğer etkinliklere sıkı çalış, öğrenirsin.

donanımhaberde bir kod paylaşmışlardı ingilizce bedava ders koduydu bir bakın isterseniz.

INGILIZCEGREM miş kodu. Bakın beğenirsiniz belki. Mobildeyim editleyemiyorum.

Udemy bilmiyorum ama birebir online ders alıp faydasını gören çok arkadaşım var. ilgilenirsen hocanın iletişim bilgilerini mesaj atabilirim.

cetvel kısmı iş görür. olmadı excele atılabilir.

olmadı dikdörtgen çiz, biçimden boyutunu ayarla içine yaz

istediğin boyutlarda bir metin kutusu oluşturup yazıyı onun içine yazar, sığacağı şekilde büyüklüğünü ayarlarsan olur.

Kısa sürede speaking için büyük yolkatetmeyi sağlayan tanıdık bir hoca var. istersen seni ona yönlendireibilrim.

@paslanmaz celik

aslinda benim listening reading ve writing'de de destege ihtiyacim var. bana sinav teknigini ogretecek, ve 1-1,5 aylik bir program hazirlayacak biri. ama ilginiz icin yine de tesekkur ederim

benim tanıdığım writing ve speaking üzerine ders veriyor ama duruma göre tüm paket de yapıyor olabilir. istediğin gibi bir yer bulamazsan bana yazabilirsin.